18 Kasım 2012 Pazar

Derslerim

Başka bir blogumda da okulda işlediğim derslerin taslakları ve materyaller var.


http://arzumslessons.blogspot.com.es/

4 Kasım 2012 Pazar

Dalin

Bizim o çok sevdiğimiz Dalin reklamlarındaki müzik İspanyolların ünlü bir şarkılarının müziğiymiş. Bugün ev arkadaşım dinletti. Ben de ona Dalin reklamını izlettim. :)





Annem bana dedi ki
Hadi doğru banyoya
Dalin aldım baksana
Gözlerini açsana
Annem bana dedi ki
Dalin hiç göz yakmaz ki 
Açtım, baktım gözümü
Gözlerim yanmadı ki


Şuan fark ettim de cümlelerimize yerli yersiz "ki" eklememizin nedeni bu şarkı olabilir! :)

3 Kasım 2012 Cumartesi

Yasemin'e cevap!

29 Ekim'de gönderilen mesaja 3 Kasım'da cevap vermek.. 


Yasemin'immmmmmmmmmm


Ah güzelim ben ne çok özledim bir de bilsen. Çok yalnız kaldım buralarda. Kimsenin elini öpmeden bir bayram geçirdim. :( Tabi kimse de para vermedi. 

Belini de çok özledim. Buradakilerin belleri bizimkiler gibi değil. Seninki zaten bambaşkaymış :) Onun sıcaklığı da kimsede yokmuş. Ah insan, hep geçip gittikten sonra anlıyoruz. 

Okula gidip gelip, ders çalışıp, not çıkarıp bir de gezerken vakit bulup başka her şeyi yapan Yasemin! Bence vakit bulamadığından değil nete girmemen. Ev kızı olmak böyle işte. Tek işin oymuş gibi geliyor sana. :)
Ama Türkiye seni bekler güzelim gelecek araştırmaların için.

Sana zaten yazacaktım. 180 küsür öğrencim var burada. 3-4-5 yaş hepsi. Tam araştırma yapmalık. Bir kaç konu bulalım. Benim aklıma çok şey geliyor ama sonra unutuyorum. Unutmadan not alabilirsem sana yazarım. Geçen yıl o gazla milyon tane konu bulduk ama şimdi yok. :)

Ben gezmeye çalışıyorum. Çok param ve zamanım var ama arkadaşım yok. :( Bu çok kötü oluyor. :) Şöyle tiyatroya sinemaya gidecek, Madrid'in ara sokaklarında kaybolacak, aptal aptal fotolar çekilecek biri lazım bana. :) Yani sen burada olsaydın çok eğlenirdik. :)

Marmara denizini görürsen selam söyle benden. Çok özledim her şeyi. :)

Çok öpüyorum seni. Tanıdığım kimi görürsen öp benim için. Hele Yeter'i öpücük yağmuruna boğ! :)

Allah'a ısmarladık! :) ♥

Yeter'e cevap! :)

12 Ekim'de gönderilen mesaja 3 Kasım'da cevap verilirse..


Allah benim cezamı mı verir ne eder artık bilmiyorum. 

Eheeeeeyy ben bu mesajına kafamın içinde cevap vermişim yine. Neler neler yazmışım ama beynimde sadece.

İlk gördüğün yerde dövebilirsin beni. :(


Canımm benim. Okula sensiz gitmek tuhaf gelmişti başta. Ama alıştım sayılır. :) Geldiğim gibi derse attılar beni. En fazla 16 saat çalışacaktık ya, 15 saat 45 dakikalık programım var. :)


Bana yardım edecek bir Yeter, bir Yasemin bir Figen'im de yok üstelik.Beni anlamayan ufaklıklarıma aktiviteler hazırlıyorum. Tek dikkat ettiğim şey de eğlenceli olmaları. Çünkü maşallah çok zekiler. Eğlenince öğreniyorlar. :)


Madrid güzel. Ama ben yalnızım. Danimarka'da yalnız olmak üzmemişti çok. Çünkü zaten her yer sessizdi. Hem Muasses'im vardı. Ama burası İstanbul gibi. Her yer herkes cıvıl cıvıl. Ama ben tek kaldım. :( Bir sürü de param ve boş zamanım var. Ah İstanbul'da olsaydı bunlar ne eğlenirdik. Gerçi trafiği düşününce tereddüt ettim ama sizinle olunca o bile çekilir oluyordu. Konferanslara gidişlerimizi hatırladım. :)


Bundan sonra yazacağım sana sık sık. Merak etme. Bloguma bakıyor musun bilmiyorum ama 1 ay hiç yazmamışım. Dersleri düşünmekten zaman kalmadı pek. Çok yoruluyorum. Sadece uyumaya vaktim kalıyor. İspanyolca kursum da başladı.


Ekim ayında ek iş de buldum. haftada 4 saat ders anlattım. Ama zor geldi, çünkü yıl sonunda Cambridge sınavına girecekler. Sorumluluk ağır geldi. :) O yüzden bu ay bıraktım. Parası da çok iyiydi ama böyle oldu işte. Belli olmaz ama belki yine bir şeyler çıkar karşıma. :)


Böyle işte Yeter'im. 15 tatil için plan yapmaya başladım. :)


Aysun düğüne gelme dedi. Mısır'a davetliyim. Tabi bana daha uygun geldi bu. :) Bakalım ne olacak.


:* Öpüyorum yanaklarından. Her birinden 3'er kez hem de. :)Yasemin'i görürsen incecik beline benim için sarıl. Ve fotoğrafınızı bana yollayın. 2 aydır görmedim sizi. :)


Annene, tüm ailene selam söyle. :)

30 Ekim 2012 Salı

Valencia

Yarın akşam Valencia'ya gidiyorum. :)

Hem de Nieves ve ailesiyle.. 1 gece kalacağız orada. 1 Kasım sabahı Cristina'nın konseri var. Onu dinleyeceğiz. Ardından şehri gezeceğiz. Nieves'ler daha önceden gittikleri için her yeri biliyorlarmış. 1 gün tam yetmez ama önemli yerleri görsem yeter zaten.

Benim için önemli olan "deniz". Bina filan umurumda değil şu anda. Denizi özledim. Şöyle 2 dakika çıtımı çıkarmadan dinleyeceğim denizi...

Valencia nedir, ne değildir? :
http://tr.wikipedia.org/wiki/Valensiya        :)

28 Ekim 2012 Pazar

Madrid + Elif / 13-14-15 Ekim

Elif 12 Ekim gecesi Tarragona'dan yataklı trene bindi. Saat 07:20'de Madrid Chamartin tren istasyonun'da indi.

Ben de 13 Ekim sabahı saat 6'da kalkıp, 6'yı çeyrek geçe evden çıktım. Hava karanlık tabi. Fuenlabrada tren istasyonuna gidip Atocha trenine bindim. Atocha'dan 1 nolu açık mavi Pinar de Chamartin hattına aktarma yaptım. Yol hesapladığımdan uzun sürdü. Bu yüzden 07:30'da değil de 07:55'te Chamartin'de olabildim. Elif'le metro istasyonunda buluştuk.

Birbirimize bir koşuşumuz vardı. :) Bir sevindik bir sevindik. Madrid'in ortasında Türkçe sevinmek de ayrı bir şeydi tabi. Metro için bilet alıp Sol meydanına gittik. Saat sabahın 8i olunca bomboştu tabi. İkimiz de açtık. Ben biraz da üşümüştüm. Kahvaltı yapacak yer aradık. Bir kaç yer gördük gibi ama içimize sinmedi. ve biz ne yaptık. :)

 Gidip Dunkin' Coffee'de donut yiyip çay içtik. :) Ama güzeldi. Elif'le Madrid'de olmak zaten güzeldi.

Sonra aldık haritayı elimize önümüze çıkan her yeri gezdik. (Liste yakında yayınlanacak.)

Saat 10 gibi Fuenlabrada tren istasyonunda indik. Carrefour'a gittik. Ben meyve aldım. Sonra eve geldik. Elif gelirken yolu öğrendi tamamen. :)

Ev arkadaşlarım evdeydiler. Onlarla tanıştırdım. Marta Elif'in geçmiş doğum gününü kutladı. Sonra odama geçtik. Odaya "Feliz cumpleaños" yazılı şeyler asıp bir kaç tane de balon asmıştım. Elif 'bunlar senin mi' diye sordu. Ben de 'hayır senin' dedim. Ama meğersem Elif dolabın üstündeki resimlerimi soruyormuş. :) Ama ben hayır senin deyince onun için olan şeyleri de gördü. :)

Üstümüzü değiştirdik. Çay demledik. Danimarka'dakinden daha enteresan bir çay demleme oldu. :) İki tencereyi üst üste koyduk, üsttekine dem alttakine de su. :D İnce belli gül desenli çay bardaklarımı, altlıklarımı ve çay kaşıklarımı da çıkardım. Elif çok sevindi. :) Elif'e balkona geçmesini söyledim. O balkona geçtiği sırada ben de dolaptaki yaşpastasını çıkardım. Üzerine "22" mumlarını koydum ve yaktım. Marta'ya kaş gözle doğum gününü kutlayacağımızı anlattım. Elif'in beni görebileceği bir yere çıkınca da başladık "happy birthday to youuuuu" diye söylemeye. Herkes duygulandı filan. :)



..............

Epeydir yaz-a-madım!

Allah'ım yarabbimmmm...
3 haftayı geçmiş ki ben yazmamışım. Zaten 1 aydır buradayım. :)

Her gün beynimden milyonlarca cümle geçiyor "bunu yazmalıyım" şeklinde. Sonrasında beynim bunları yazdığımı farz ediyor olmalı ki yazma hissim gidiyor.

Aslında hep yazmak istiyorum da zamanım olmuyor. Geçen hafta sonu zamanım vardı ama sağlığım yoktu. Öndeki hafta sonu Elif buradaydı. Önceki hafta sonu sadece dinlendim. :)
Zaten sadece hafta sonu yazabilirim onlarda da böyle şeyler oluyor işte.

Bugün ve dün evdeydim. Ama dün tüm gün yemek yaptım, yemek yedim ve Leyla ile Mecnun izledim. O yüzden yazmak istemedim. Ha biraz da İspanyolca çalıştım.

1 ay oldu ama ben Danimarka'da öğrendiğim İspanyolca'ma sadece kelimeler ekleyebildim. Nerede cümlelerim??? Feli'ye ve Nieves'e diyeyim de sadece İspanyolca konuşsunlar benimle. Ben de yarı İngilizce yarı İspanyolca yaparım bir şeyler. :)

Yazmaya nereden başlasam bilmiyorum. Belli başlı şeylerim var aslında yazacak. Mesela ayrı bir yazıda Elif'le   Madrid gezimizi yazmam lazım. Sonra ayrı bir blog açıp okulda öğrettiklerimi yazmam lazım. Halloween apayrı bir konu zaten. İspanyolca kursum da var. :D   Daha daha dahası da var aslında.

Şimdi başlıyorum. :D

8 Ekim 2012 Pazartesi

Çizmeli Kedi

Plan yapıp, ders anlatıp uyumaktan vakit kalmıyor pek yazmaya. :)

Şu alttaki linkte ilk dersimin videosu var. :) PUSS-IN-BOOTS! / ÇİZMELİ KEDİ

http://www.youtube.com/watch?v=42z3cJy0goY&feature=youtu.be

2 Ekim 2012 Salı

Puss-in-boots - Çizmeli Kedi :)

Yakında videosunu da koyacağım buraya. :) Ben anlatırken Feli video çekti. Mari Nieves de fotoğraf. :)

Bahab


“I could not come here, if you hadn’t existed,
 I could not love this city,
 I could not understand its way… “

When I saw my little “windmill” in the balcony, I remembered that song. Then it came to my lips. If he hadn’t been, I could not come here, I would not want it. But I am in Madrid, in his city. I am sick. I have fever. My throat is terrible and I am alone. But anyway it is nice. It is nice although he enjoys without knowing that I am thinking these. He must enjoy. Did not I want him to be with met o make him happy? So he must enjoy. With me or without me, it doesn’t matter. I am also smiling because I know that he enjoys. I think I am a more tolerable person, as if I hadn’t got pains because of my being a tolerable person. I am scared that the more I love here and the people living here, the more I will love him. I must have an end. When I recall him, he must leave a kind smile on my lips and go. He mustn’t bring tears then.

I came here to leave the Mediterranean Sea behind, when he had already put Atlantic Ocean between us.



I am in Spain and I started to write something again. Actually that is enough!

1 Ekim


01 Ekim 2012 - 21:27

Şuan kusmak istiyorum. L Hiçbir şey elimizde değil. Sıkıldım böyle olmasından. Çok hem de. Midem bulanıyor ne zaman böyle hissetsem.

Hiçbir şey yapmak istemiyorum.

22:54

Bu sefer heyecandan midem kötüleşti. Yarın ders anlatmaya başlıyorum. Ben ki kaç kez ders anlattım ya. Hem de hepsi iyi geçti. Evet, Yeter, hepsi değil. J Ama o sınıftaydı sorun, bizde değil. Beni cırlarken görmeye alışkın olmayınca gülüşün geldi gözümün önüne. Çocukların da seni görüp daha da coşması. J Yani o sınıf hariç hepsi çok iyiydi. İlk kez ders anlattığımız 4ler bile mükemmeldi.

Hem Danimarka’da da ders anlattım ben. Kaç kere hem de. J

Yarınkiyse mükemmel olacak. Çünkü daha 3 yaşındalar. Gerçi beni korkutan da bu. Ya beni anlamazlarsa? Evet, zaten anlamayacaklar da ya hiç anlamazlarsa. J Aman Allah’ım!

Çizmeli Kedi oluyorum yarın. Şapkam, çoraplarım, botlarım ve maskemle mükemmel bir kedi olacağım. Zaten yapacağım şey hikayeyi anlatmak. Sonra da hikayedeki kelimeleri göstermek. Zaman çok uzun ama. Gerçi goodbye song yetişir imdadıma. J Baktım çok zaman var, 3 kere dinleriz. J

Veee bugün öğrendim kiiii 5. Sınıflara ders anlatacakmışım. İlk günler anlatmazmışım, bu yüzden rahat olmama lazımmış. Feli böyle söyledi. Sorun şu: İngilizce öğretmeyeceğim. İngilizce konuşarak Fen bilgisi öğreteceğim. J Evet ilgimi çeker zaten ama ben ne biliyorum ki ne öğreteyim.  Hem de İngilizce. L Yarın öğretmenle ve sınıfla tanışacağım. İki tane 5. Sınıfa gireceğim. Bunlardan birisi Feli’nin oğlu Carlos’un sınıfı. J Feli, Carlos’un bu duruma çok sevineceğini söyledi.

Az önce Raquel’in odasına gittim. Evet evet, adını öğrendim sonunda. Gerçi öğrenmiştim ama unutmuştum. Telefon numaramı verdim, onunkini aldım. Ve adını yazmasını istedim. J
İnterneti de sordum. Cumartesi arayıp konuşmuş zaten. Yarın ya da sonraki gün internetimiz olacakmış. J Çok sevindim!

Asıl olaya bak sen! 15 Ekim’de Madrid’de tüm Comenius asistanlarının toplantısı var. J Elena benimle gelecek. Elif de gelecektir büyük ihtimal. J Gruptakileri de göreceğim. J Çok sevindim.

Ayın 7sinde de Madrid-Barça maçı var. Feli’ye soracağım, belki onlar da izlemek isterler. Eğer onlarla olmazsa başka birini bulurum herhalde izleyecek. İlk maç bu! Kaçırmamak lazım.

Eveeet önemli ayrıntıları verdikten sonra günümüzü anlamaya geçebilirim.
  • ·         11’de kalkıp, hazırlanıp kahvaltımı yapıp ilacımı içtikten sonra okula gittim.
  • ·         Feli bana İngilizce sınıfını gösterdi. Meğerse benim de bir sınıfım varmış. J Flashcardlar hep birbirine girmiş. Onları düzenledim biraz. Ama o kadar karışık ki yapamadım pek. L 4 ve 5. Sınıflarla bu sınıfta ders işleyeceğim. 3lerle ise kendi sınıflarında.
  • ·         Çocukları evlerine uğurladık arada. Felilerin toplantısı vardı sanırım. Ben kendi sınıfımda yazdıklarım bloga yükledim. PPT için resimler indirdim.
  • ·         Felinin sınıfna gittim. Toplantıları 5 dk sonra bitti. Feli’yle Nieves’e dün aldığım kedi maskesini gösterdim. Çok beğendiler.
  • ·         Hep beraber yemekhaneye gittik. Ama ben bir şey yiyemedim. 1. Nedeni hasta ve tok olmamdı. Ama aç olsaydım da aç kalırdım sanırım. Et yemiyorum. Balık da hiç balık gibi görünmedi gözüme. Tam sebze almak için kaşığı elime aldım ki, içinde et varmış. Kaşığı bıraktım hemen. J Sadece salata alacağımı söyleyince Nieves neden diye sordu. Doğruyu söyledim: aç değilim. Tabi aç olsaydım da yemeyeceğimi söylemedim. Salatanın yanına bir dilim ekmek ve armut aldım. Bir bardak da su.
  • ·         Sınıfa geri döndük. Zaten çocukların gelme saati gelmişti. Ben sınıfta kahvemi içerken, onlar geldiler. Ellerine bardaklarını alıp bana bir şeyler söylemeye başladılar. Tam “No se Español.” diyecektim ki su istediklerini anladım. Hemen sıraya girdiler, her birine su verdim. Feli geldi. Ona su verdiğimi, iyi mi yaptığımı sordum. Mükemmel dedi. J
  • ·         Feli’ye onun sınıfında durup duramayacağımı sordum. Sanırım o beni yanlış anladı. Ama iyi ki yanlış anlamış. J Onun bilgisayarında çalışıp çalışamayacağımı sorduğumu sandı. İşini bitirdikten sonra bilgisayarı bana bıraktı. Çok iyi oldu. Çünkü benim bilgisayarımda feys kaplumbağa gibi. Sanırım wirelesstan kaynaklanıyor. Feyse girdim. Oturum izniyle ilgili ne yapmam gerektiğine baktım. Bana gelen mesajlara cevap verdim. Elifimin mesajı mutlu etti beni. Madrid’deki olaylardan sonra merak etmiş beni. J İyi olduğumu söyledim. Sevgili arkadaşlarıma blogumun linkini gönderdim. J
  • ·         15indeki toplantı için kaydımı yaptım. J
  • ·         Çocukların çıkma saati geldi. (16:30) Onları kapıya götürdük. Dışarıdayken Feli bana yemekhaneye gidip Dario’yu (emin değilim şuan) sormamı söyledi. İsmi hatırlamam için tekrar etti gülümseyerek. J Gittim, çocuğu sordum. O sırada işler karıştı. Beni tanımadıklarını unutmuşum. Çocuğun benimle gelmesine izin vermediler doğal olarak. J Sonra birisi birilerine sordu filan anlaşıldı durum. Zaten çocuğun annesi de eğer yemeğe başladıysa kalsın deyip gitmiş. J
  • ·         Feli’nin sınıfına döndüğümüzde bir de baktım ki Maribel gelmiş. J Hola dedim ona. Beni tanıdı mı bilmiyorum. J
  • ·         Sonra sınıfıma gidip montumu aldım. Nieves’in sınıfı da hemen karşıda. Ona uğradım. O sırada bana Madrid’e ucuza gitmek için alabileceğim kartın başvuru formunu verdi. Formu nereye vermem gerektiğini çizdi tahtaya. Seninle geleyim mi dedi. Önce gerek yok dedim. Sonra oradakilerin İngilizce bilmediğini öğrenince gelsen iyi olur dedim. Hemen çıktık. J Arabasıyla gittik. Formu verdim. 15 gün içinde gidip alacakmışım. Nieves beni eve bıraktı arabasıyla. J
  • ·         Yolda Fuenlabrada’da sinema olduğunu ama tabi ki İspanyolca olduğunu öğrendim. Kızına sorup hangi otobüsün gittiğini öğrenecek benim için. J
  • ·         Ve cadılar bayramında kostüm giyecekmişiz. J Bir Çin mağazasına gidip istediğimiz şey olabiliriz dedi. J
  • ·         Geldim, çok açtım. Mantarlı pilav yaptım ama olmadı. Anlamıyorum ki neden olmuyor. Bu sefer de çok pişti. Pirinçtendir umarım. J
  • ·         Annemi aradım. 20 dk konuştuk. J
  • ·         Sevimnuruma mesaj attım. Feyse ve mailine baksın diye. Gönderdiğim videoyu izleyince çok güldüğüne eminim.
  • ·         Cemal’i aradım. İtalyanca konuştuk sanki burada hiç yabancı dil duymuyormuşum gibi. J
  • ·         Odaya geldim. Açtım bilgisayarı. Feli kitabı taratıp bana göndermişti. Taktım maskemi. 2 kere anlattım sınıfa anlatıyormuşum gibi. Bence sorun çıkmayacak. J
  • ·         PPTmi de hazırladım. Yarın için hazırım. J


İşte böyleeee! Akşam yemeğimi de yedim. Tüm bunları yazarken kekik çayımı da içtim. Son ilacımı da alıp yatacağım. Artık yeter. 5 gündür ilaç alıyorum. Hiç bu kadar uzun sürmemişti. Zaten iyiyim. Sadece burnum birazcık yara oldu. J Burun akıntım geçti ama.

Hasta Mañana Baby! ;)

Ve son sözlerim: Seni seviyorsam, bundan sana ne! :p

30 Eylül


30 Eylül 2012

O zaman Pazar gününe yaptım? Öğleye kadar uyudum ve film izledim. Bu kadar. J

Daha önce başladığım fakat sıkıldığım bir filmi bitirdim: The good, the bad, the ugly / İyi kötü çirkin. Sanırım o gün iyi değilmişim. J Çünkü dün çok hoşuma gitti. J Çok güzel sahneler vardı. Neden bu kadar beğenildiğini anladım. Gerçekten insancıl şeyler var içinde. Bir de kötünün kaybetmesi hoşumuza gidiyor. Ama çirkinin başına gelenlere de üzüldüm. Adam hep ipte. :D

Sonra TVye bakmaya karar verdim. Jack Nicholson’ı görünce durdum. Çok seviyorum o adamı. Beni korkuttuğu halde. J Biraz kurcaladıktan sonra dili değiştirip İngilizce yapabildiğimi fark ettim. Tabi bunu yapana kadar filmin 3te 1i geçmişti. Sanırım biraz da o yüzden çok gereksiz bir film olduğu kanısındayım. Bunun da tam adını bilemiyorum. Eastwick cadıları olabilir. Ben bu kadar çevirebiliyorum. Üzgünüm. J Tuhaftı film. Yarıdan sonrasında güldüğüm yerler oldu. Özellikle kilise sahnesinde kahkaha attığımı fark ettim. Ve Jack Nicholson’un kaşlarının korkunç olduğuna kanaat getirdim tekrar. J

Aaaa bir de resimlerimi dolabıma yapıştırdım. Çok güzel oldular. Tabi bazı sevgili arkadaşlarımla fotoğrafım yok. Bilgisayarda hepsi. Onların da adını yazdım. J En yakın zamanda adresime fotoğraf bekliyorum sevgili Muasses, Ömer ve Sercan. J Eray da demek isterdim ama Eray’la hiç fotoğraf çekilmedik sanırım. Gülmekten fırsat olmamış olabilir. Çok özledim Eray’la gülmeyi! L Onunlayken Trabzon’u özlemiyordum hiç…

Bunlardan sonra bir Kore filmiyle tatilimi noktaladım: Sekai No Chuskin de aki…. Adamlar ne yapıp ne edip insanların yapmadığı ama yapsa güzel olabilecek şeyleri yapıyorlar filmlerinde. Hep güzel bir yanı var. Ya çatlak bir kız oluyor, ya gerçekten ummadığın bir şey çıkıyor karşına. Gerçekte olmuş mudur diyorum sonra da olmuştur diyorum hep. Aynı anda hem gerçekten uzak hem hayatın içinden şeyler oluyor. Bu filmde kızla çocuk birbirlerine kendi doldurdukları kasetleri veriyorlar. 17 yıl sonra bile dinlediğinde binlerce şey hatırlatabilecek bir şey bu. Yazı bunu yapamaz ama ses yapar. Neden böyle bir şey yapmadım dedim. Sonra da Abel’le sadece bir tane videomuz olduğu aklıma geldi. O da Muazzez’in sayesinde. Hem de bu teknoloji çağında. J Garip işte.

Yeri gelmişken Muazzez’immmm… Bir ara konuşalım canım benim. Yarın uzun uzun yazacağım sana.

İyi geceler şimdi herkese. Uyumam lazım. J

1 Ekim 2012 Pazartesi

Odam ve evim (devam edecek..)


Evim de her şey gibi çok farklı. Tam bana göre. En küçük detaylar bile düşünülmüş.

Odamdan başlıyorum bu sefer. J ne çok büyük ne çok küçük. 1 yatak, oldukça büyük kahverengi bir kıyafet dolabı, 5 raftan oluşan bir kitaplık, 4 çekmeceli  gri komodin, bir çalışma masası, 3 sandalye, 2 ayna(kocaman), kapının arkasında askı, yatağımın başında da küçük bir dolap var. J ve bu kadar şeyin içinde dans edebileceğim kadar alan da var.

2 tane priz var. 1ine 3’lü priz takılmıştı ben geldiğimde.

Pencere süper. 2 tane pencere var. Hem soğuğu hem sesi kesiyor. Bu iki pencere bizimkiler gibi açılmıyor. Sürgülü. Bu iki sürgülü pencerenin arasında da beyaz panjur var. Gündüz bile kapattığımda, Trabzon’daki odamın gece halinden daha karanlık oluyor. J En içte de beyaz şirin bir perdem var. J

Pencerenin altında kalorifer var. Bizimkilerden daha geniş. Kaloriferin sağ yanında da bir cihaz var dolaba monte edilmiş. Ama ne olduğunu daha çözemedim. J

Yerler fayans, kocaman beyaz, üzerinde açık pembe dalgalı çizgiler var.
Duvarlar beyaz boya. Lambam da küçük bir avize. Işık sarı. J

Veeeeeeee en sevdiğim bölüm. Hem kapının yanında hem de pencerenin yanında ışık anahtarı var. J Vavien ;)

Ev…

Tüm duvarlar beyaz. Yerler beyaz fayans, pembe çizgili.

Girişte sağda mutfak var. Mutfakta da ne ararsan var. Şu filmlerde gördüğümüz ekmek kızartma makinesi bile var. En yakın zamanda kullanmayı düşünüyorum. J balkona açılan bir kapı var. Balkon çok güzel. Yeterince geniş. Çamaşır makinesi balkonda duruyor. Ayrıca bir plastik masayla 4 adet plastik sandalye var balkonda. Temizlik malzemeleri de orada duruyor. Kombi de.

Daha ileride sağda hol gibi bir yer var. Ikea’dan alınmış koltuklar ve 2 kırmızı masa var. Her yan kırmızı-beyaz.. Koltukların karşısında TV var. TV duvardan yapılmış dolabın içimnde duruyor. Dolap yok yani ama duvarı yaparken raflar yapmışlar. Her rafta da bardaklar filan var. Ben de aldığım çiçeği oraya koydum. J Holün camı tüm duvarı kaplıyor, tavandan yere kadar. O da sürgülü. Kırmızı perdeleri ve panjuru var. Holde de ‘Vavien’ var. J

Bu holün sol yanında bir masa var, üzeri cam. Arkasında da derin dondurucu. Yanında da ütü masası.
Sonra bir kapıyla koridora giriyorsun. Sağdaki ilk kapı benim odam. Bir ilerideki ……’nin odası. Bu odanın karşısında banyo-tuvalet var. Koridorun tam karşısında da Marta’nın odası var.

En büyük oda Marta’nın. Geçen yıl Sevilay orada kalıyormuş. Sanırım diğer iki oda aynı büyüklükte.
Tuvalet de güzel. Orada da kocaman bir ayna var. 3 adet cam raf var. Lavabo, küvet ve klozet var. İşte tam bu klozetin yanında ne olduğunu bilmediğim bir şey daha var. Klozet gibi ama değil. Onun da musluğu var. J İnternetimin olmaması kötü bir şey. L

İşte bu kadar. J

Okul (devam edecek) :)


Okuldan ayrı bahsetmem gerekiyor. Bu sayfada sadece fiziksel şeylerinden bahsedeceğim. Şuan yazmam lazım çünkü yoksa alışacağım. Tam alışacağım bir yer çünkü.
Tabi öncelikle Türkiye’ye kıyaslayacağım için, Türkiye’deki kreşleri çok fazla bilmediğimi söylüyorum. Ama şu sıralar herkesin hakkında bir şeyler söylediği konuya bir cevabım var. Buraya gelmeden önce de aynı cevabım vardı ama şuan eminim. 3 yaş eğitime başlamak için çok erken değildir!
Genelden özele doğru gidiyorum. Fotoğraf makinesi aldığımda fotoğraflarla da göstereceğim.

Okulun binası çok güzel. Karo taşlardan yapılmış. Kreş bölümü ve ilköğretim bölümü gri, lise kısmı kahverengi. 3 ayrı bahçesi var. Bu 3 bahçenin girişi ve çıkışı ayrı yerlerde. Özellikle kreşteki çocuklar için bu çok iyi bir şey. Zaten birbirlerini itiyorlar, eziyorlar. Büyüklerle uğraşamazlar bir de. J okulun çevresindeki duvarlar ve parmaklıklar sarmaşıklarla kaplanmış. Denedim olmadı, içeriyi göremedim. J

Kreştekilerin bahçesi kum ve küçük çakıl taşından. İçinde iki tane park ve bir sürü ağaç var. Bu bahçenin 5te 1i kadar da üstü kapalı bir alan var. Yağmur yağdığında çocuklar burada oynuyorlar. Ve okula geldiklerinde burada sıraya giriyorlar. Çıktıklarında da burada bekliyorlar ebeveynlerine koşmak için. J

Diğer bahçeler normal beton.

İlköğretim binasının en alt katı kreş için ayrılmış. 4 tane tuvalet var, ikisi kız ikisi erkekler için. tuvaletteki her şey onlara göre hazırlanmış. Minicikler. İkea’dakilerden daha küçükler. Klozetleri ilk gördüğümde tutamadım kendimi, bir kahkaha attım.  Sıvı sabun sınıflarda duruyor. Ellerini kurulamak için makine koymuşlar. Kağıtla uğraşmıyorlar.

3, 4 ve 5 yaş grubu var. Her yaş grubu için 3 sınıf var. Her sınıfın öğretmeni farklı. Öğretmenlerin çoğu İngilizce derslerine de giriyor, her ne kadar İngilizce konuşamasalar da. Diğer sınıflara da İngilizce öğretmenleri giriyor İngilizce derslerinde; Feli, Nieves ya da Elena gibi.

Devam edecek... :)

Spanish words - Palavras :)


Mutlaka yanlışlar vardır. :) Yavaş yavaş. Piano piano. ;)

Abla usted Ingles?: Do you speak Ingles?
Ablar: speak
Abrir: open
Adios: bye
Amigo: friend
Bastante bien: pretty good
Bien: good
Buenas noches: good nights
Buenas tardes: good afternoon
Bueno: good
Buenos dias: good morning
Como estas? : How are u?
Como se dise ..... en español? : how do u say ..... in Spanish?
Como: how
Conose a maria?: Do u know Mary?
Conose a..........: Do you know?
Conoser: to know(regognize/meet before)
De dónde: where r u from?
De nada: You’re welcome.
Dios: God
Disculpe: Excuse me
donde esta.....? : Where is .......?
Ésta: this/that
Estoy bien: I am fine.
Estoy: I am
Gracias: thank you.
Hasta luego: See you
Hasta manaña: See you tomorrow.
Hola: Hello/hi
La compania: company
La dias: days
La noche: night
Manaña: morning/tomorrow
Mas o menos: a little
Me gusta ria..... : I’d like.....
Me gusta: I like it.
Me llamo..... : My name is....
Mis amigos: my friends
Mucho gusto: nice to meet you.
Muy bien: very good
Muy: very/much/many
Nina: girl
Nino: boy
No intiendo: I don’t understand.
No siento : I am sorry.
Oh, Dios mio! : Oh, my God!
Perdone: pardon me
Podire ablar mas spasio, por favor. : Could you speak more slowly, please.
Por supuesto: sure
Que tal: how do u do?
Sin: without
Solo: just
Soy: I am
Te gusta: You like.
Te queiro: I love you.
Tu estas: you are
Tu: you
Un mes: one month
Und poko: a little
Usted ablar muy bien en espanñol. : your spanish is very good.
Y tu?: and you?
Y: and