30 Eylül 2012
O zaman
Pazar gününe yaptım? Öğleye kadar uyudum ve film izledim. Bu kadar. J
Daha önce
başladığım fakat sıkıldığım bir filmi bitirdim: The good, the bad, the ugly /
İyi kötü çirkin. Sanırım o gün iyi değilmişim. J
Çünkü dün çok hoşuma gitti. J
Çok güzel sahneler vardı. Neden bu kadar beğenildiğini anladım. Gerçekten
insancıl şeyler var içinde. Bir de kötünün kaybetmesi hoşumuza gidiyor. Ama
çirkinin başına gelenlere de üzüldüm. Adam hep ipte. :D
Sonra TVye
bakmaya karar verdim. Jack Nicholson’ı görünce durdum. Çok seviyorum o adamı.
Beni korkuttuğu halde. J
Biraz kurcaladıktan sonra dili değiştirip İngilizce yapabildiğimi fark ettim.
Tabi bunu yapana kadar filmin 3te 1i geçmişti. Sanırım biraz da o yüzden çok
gereksiz bir film olduğu kanısındayım. Bunun da tam adını bilemiyorum. Eastwick
cadıları olabilir. Ben bu kadar çevirebiliyorum. Üzgünüm. J Tuhaftı film. Yarıdan
sonrasında güldüğüm yerler oldu. Özellikle kilise sahnesinde kahkaha attığımı
fark ettim. Ve Jack Nicholson’un kaşlarının korkunç olduğuna kanaat getirdim
tekrar. J
Aaaa bir de
resimlerimi dolabıma yapıştırdım. Çok güzel oldular. Tabi bazı sevgili
arkadaşlarımla fotoğrafım yok. Bilgisayarda hepsi. Onların da adını yazdım. J En yakın zamanda
adresime fotoğraf bekliyorum sevgili Muasses, Ömer ve Sercan. J Eray da demek isterdim
ama Eray’la hiç fotoğraf çekilmedik sanırım. Gülmekten fırsat olmamış olabilir.
Çok özledim Eray’la gülmeyi! L
Onunlayken Trabzon’u özlemiyordum hiç…
Bunlardan
sonra bir Kore filmiyle tatilimi noktaladım: Sekai No Chuskin de aki…. Adamlar
ne yapıp ne edip insanların yapmadığı ama yapsa güzel olabilecek şeyleri
yapıyorlar filmlerinde. Hep güzel bir yanı var. Ya çatlak bir kız oluyor, ya
gerçekten ummadığın bir şey çıkıyor karşına. Gerçekte olmuş mudur diyorum sonra
da olmuştur diyorum hep. Aynı anda hem gerçekten uzak hem hayatın içinden
şeyler oluyor. Bu filmde kızla çocuk birbirlerine kendi doldurdukları kasetleri
veriyorlar. 17 yıl sonra bile dinlediğinde binlerce şey hatırlatabilecek bir
şey bu. Yazı bunu yapamaz ama ses yapar. Neden böyle bir şey yapmadım dedim.
Sonra da Abel’le sadece bir tane videomuz olduğu aklıma geldi. O da Muazzez’in
sayesinde. Hem de bu teknoloji çağında. J
Garip işte.
Yeri
gelmişken Muazzez’immmm… Bir ara konuşalım canım benim. Yarın uzun uzun
yazacağım sana.
İyi geceler şimdi herkese. Uyumam lazım. J
İyi geceler şimdi herkese. Uyumam lazım. J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder